DENTDİZAYN BLOG



Lazer İle Diş Beyazlatma Nedir? Nasıl Yapılır?

Lazer İle Diş Beyazlatma Nedir? Nasıl Yapılır?

Çok yakın bir geçmişte diş beyazlatmanın tek yolu, onları hidrojen perioksit ya da benzeri bir solüsyonda banmaktı. Prosedürü ister bir diş hekimi muayenesinde, ister evde gerçekleştirmek mümkündü. Her iki şekilde de dişlerin tamamen beyazlaması birkaç haftayı alabiliyordu.

Diş beyazlatma giderek daha popüler hale geldikçe bazı diş estetiği hekimleri, beyazlatma solüsyonunun kimyasal reaksiyonunu hızlandırmak amacı ile lazer ve benzeri ışık teknolojileri kullanmaya başladı. Bu yolla dişler çok daha çabuk beyazlıyor ve dişçi muayenesine çok daha az ziyaret gerektiriyor. Perioksit beyazlatmanın aksine lazer diş beyazlatma, evde yapılamayan bir yöntem olup işinin uzmanı bir diş hekimi tarafından gerçekleştirilmesi gereken bir prosedür.

Lazer Diş Beyazlatma Nedir?

Her diş beyazlatma yönteminde olduğu gibi, lazerli diş beyazlatma yönteminde de diş beyazlatma jelinden çıkartılan oksijen iyonları baş roldedir. Bu iyonlar, nazik bir şekilde dişlerinizde zaman içerisinde meydana gelen lekeleri çıkartırlar. Lekelerin ortadan kaldırılmasında lazer, hızlandırıcı bir rol oynar. Özellikle tek bir dişin çevresindeki dişlere oranla daha farklı bir renk tonunda olduğu durumlarda işe yarayan lazer diş beyazlatma, en popüler diş beyazlatma yöntemleri arasında yer alır.

Lazer destekli diş beyazlatma, diş beyazlatma yöntemleri arasında seçebileceğiniz en etkili yöntemlerden biri olarak bilinir. Özellikle son yıllarda giderek popülerleşen bir beyazlatma yöntemi olan bu yöntem, aynı zamanda toplamda 1 saat kadar süren bir prosedür olduğu için zaman tasarrufu açısından da oldukça verimlidir.

Lazer Diş Beyazlatma Nasıl Yapılır?

Eğer siz de lazer diş beyazlatma yaptırmaya karar verirseniz, bilinçli bir hasta olarak prosedür öncesi işlemin nasıl yapıldığı ile ilgili birkaç ön bilgi almanızda fayda vardır. Lazer diş beyazlatma nasıl yapılır sorusunun cevabı, birden fazla aşamadan oluşan tedavi sürecinin detaylarında saklıdır.

Aşama 1: İlk Muayene ve Değerlendirme

Her şeyden önce belirtmekte fayda vardır ki hamile kadınların ve ergenlik çağındaki gençlerin tercihen lazer diş beyazlatmayı ertelemeleri gerekmektedir. Eğer bu konumda olan kişiler için dişlerdeki renk bozukluğu fazlasıyla büyük bir problem haline gelmişse, lazerli diş beyazlatma seansı esnasında diş estetiği hekimi ile birlikte bir de ortodonti uzmanının muayenede bulunuyor olması tavsiye edilir. Böylece istenmeyen durumların meydana gelmesi halinde ortodontist, anında müdahale edebilecektir.

İlk değerlendirme esnasında diş hekimi, diş etlerinizi kontrol edecek ve diş köklerinin önemli oranda açıkta olup olmadığını tespit etmeye çalışacaktır. Eğer diş kökleri gerçekten de olması gerektiğinden daha fazla açıktaysa, beyazlatma sırasında dişleriniz eşit bir biçimde beyazlamayabilir ve arada dengesizlikler oluşabilir. Bunun sebebi, diş köklerinin diş beyazlatma jellerine karşı dayanıklı olmalarıdır. Bu gibi durumlarda diş hekiminiz, size lazerli diş beyazlatmaya alternatif bir beyazlatma yöntemi önerebilir.

Aşama 2: Tedavi Öncesi Hazırlık

İlk muayene ve değerlendirmeler yapıldıktan, lazerli diş beyazlatmaya uygun bir aday olduğunuz tespit edildikten sonra sıra tedavi öncesi hazırlık aşamasına gelir. Bu aşamada diş hekimi dişlerinizi temizler. Temizlik esnasında tüm çürük ve boşlukların tedavi edilmesini ve doldurulmasını sağlaması gerekir, aksi halde diş beyazlatma solüsyonu çürükten içeriye doğru yol alarak dişin iç kısmına girebilir.

Aşama 3: İlaç Uygulaması

Diş temizleme işlemi ve dişlerin genel bakımı tamamlandıktan sonra sıra ilaç uygulamasına gelir. Kullanılan diş beyazlatma çeşidi ne olursa olsun, tedavi ilk etapta hassasiyete yol açabilir. Bu hassasiyet, özellikle hali hazırda hassas yapıda dişlere sahip olan kişilerde kendini daha fazla belli edebilir. Tam olarak bu nedenden dolayı diş hekiminiz size lazer diş beyazlatma uygulaması öncesi, steroid içermeyen, iltihap giderici bir ilaç yazabilir.

Aşama 4: Beyazlatma İşlemi

Lazerli diş beyazlatma seansına başlama zamanı geldiğinde, herhangi bir diş prosedürü ya da ortodonti tedavisi öncesinde olduğu gibi dişçi koltuğuna oturur ve uzanırsınız. Diş hekiminiz, lastik ya da plastik bir ağızlık kullanarak ağzınızın sürekli açık kalmasını sağlar. Ardından hekim diş etlerinize de özel bir bariyer takarak onları diş beyazlatma solüsyonunun yakıcı etkilerine karşı koruma altına alır. Diş etleri de tamamiyle koruma altına alındıktan sonra bir şırınga yardımı ile dişlerinizin ön kısmına diş beyazlatma bileşeni yerleştirilir. Bileşenin aktive edilmesi için kalem şeklinde bir lazer kullanılır. Bu lazer, lekeleri çıkardıkça bileşenin üstünde hafif köpürmeye yol açabilir.

Dişlerin tamamı lazerli diş beyazlatma işleminden geçtikten sonra diş hekimi, beyazlatma solüsyonunu tamamen dişlerinizden silmeden önce birkaç dakika kalmasını ister. Bu, daha kalıcı bir diş beyazlatmaya yol açan, ufak bir ipucudur. Ardından ufak bir vakum aracı kullanılarak diş beyazlatma bileşeninin tamamı dişler üzerinden alınır. Lazerli diş beyazlatma işleminin tam anlamıyla işe yaraması için dördünü aşama, üç kereye kadar tekrar edilebilir.

Seansın sonuna gelindiğinde ise ağzınızı tamamen çalkalamanız istenir ve diş eti koruyucusu dişlerinizden çıkartılır.

Lazerli Diş Beyazlatma Sonrası Bakım Nasıl Olmalı?

Lazerli diş beyazlatma yaptıranlar, işlem esnasında herhangi bir acı ya da ağrı hissetmedikleri hakkında geri bildirimde bulunmaktadırlar. Prosedür sırasında dişin iç kısmına, diş etlerine ya da diş köklerine herhangi bir müdahalede bulunulmadığı için oldukça rahat ve ağrısız geçen bir süreçtir. Bununla birlikte işlem sırasında ağzın 1 saat boyunca açık kalması, hastalarda bazen ağız uyuşması ya da rahatsızlık belirtilerine yol açabilmektedir. Bu gibi durumların da seansın sonunda birkaç dakika içerisinde kendi kendine ortadan kaybolduklarını belirtmekte fayda vardır.

Lazerli diş beyazlatma sonrası ne tür yiyecek ve içecekler tükettiğiniz, beyazlatmanın kalıcılığı ile doğrudan alakalıdır. Unutmamak gerekir ki lazerli diş beyazlatma ömür boyu kalıcı bir işlem değildir. Sigara, kahve, çay, asitli içecekler veya şekerli gıdalar tüketildiğinde dişlerin üzerinde yeniden lekelenme ve sararma oluşması gayet mümkündür. Dişlerinizin lazerli diş beyazlatma sonrasında olabildiğince uzun süreler ilk günkü gibi beyaz ve temiz kalması için bu tip yiyeceklerden uzak durmanız gerekmektedir. Dilerseniz ilk seanstan sonra yeniden bir beyazlatma seansı da planlayabilirsiniz; zira lazerli diş beyazlatma işlemi sonrası beyazlık, 6 ay ile birkaç yıla kadar sürebilmektedir.

Lazer destekli diş beyazlatma seansınız tamamlandıktan sonra ilk etapta dişlerinizde fazlaca hassasiyet hissedebilirsiniz. Bu oldukça normaldir, çünkü 1 saat kadar bir süre boyunca dişlerinize aralıksız olarak kimyasal bir madde uygulanmıştır. Bu durum, hastadan hastaya değişmekle birlikte, en hassas dişlere sahip hastalarda bile birkaç gün içerisinde etkisini yitirmektedir. Fazlasıyla rahatsızlık hissettiğiniz durumlarda diş hekiminizden size rahatlatıcı bir ilaç yazmasını talep edebilirsiniz. Özellikle diş etlerinizde beyazlık ya da yara gibi yan etkiler ile karşılaşırsanız, diş hekiminiz ile iletişime geçmeli ve bu durumu bir an önce düzelttirmelisiniz.

Eğer siz de lazerli diş beyazlatmaya hazır olduğunuzu düşünüyorsanız kliniğimiz ile iletişime geçebilirsiniz. Lazerli diş beyazlatma fiyatları, uygulanacak olan tekniğe, kişinin dişlerindeki lekelenme ve sararma yapısına ve kullanılacak olan malzeme miktarına göre farklılık gösterebilmektedir. Kliniğimiz ile iletişime geçerek en iyi lazer diş beyazlatma uzmanlarına erişebilir, bu işlemi yaptıran hastalardan lazer diş beyazlatma yorumlarını alabilir ve fiyatlar hakkında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Dent Dizayn ile iletişime geçmek için lütfen bu linke tıklayın.



Diğer Yazılarımıza Göz Atmak İçin Aşağıdaki Butonları Kullanabilirsiniz



Flap Operasyonu Nedir? Nasıl Yapılır?

Flap Operasyonu Nedir? Nasıl Yapılır?

Diş eti rahatsızlıkları ileri seviyeye ulaştığında diş etleriniz kadar dişleriniz de tehlike altına girer. Periodontal hastalıkların ileri aşamalara taşındığı durumlarda dişlerinizi çevreleyen kemik dokusu ve bağlar, yavaş yavaş zarar görmeye başladığı gibi diş kaybına dahi yol açabilir. Cerrahi olmayan periodontal tedaviler ile kontrol altına alınamadığı takdirde bu gibi durumlarda periodontal cerrahi devreye girer. Periodontal cerrahi prosedürleri arasında en sık başvurulan yöntem ise flap operasyonudur.

Flap cerrahi, günümüzde diş eti ceplerini düzeltmenin ve tedavi etmenin en etkili yöntemi olarak periodontal dünyaya liderlik etmektedir. Pekiyi bu diş eti cepleri nelerdir, diş eti cerrahisi gerektirecek periodontal rahatsızlıklar hangileridir ve flap operasyonu nasıl gerçekleştirilir, hepsi bu yazıda.

Flap Operasyonu Nedir?

Flap operasyonu, diş etlerinde oluşan cepleri düzeltmeye ve diş etlerini eski, sağlıklı formuna kavuşturmaya yönelik bir diş eti operasyonu olarak bilinir. Diş eti cepleri, diş eti hattının altında yer alan ve diş eti dokusunun dişten ayrılmaya başladığı noktaları ifade eden bir terimdir. Bu durum, zararlı bakterilerin üremeye başlayacağı ve temizlenmesi mümkün olmayan bir alanın oluşmasına sebebiyet verir. Bakteriler, dokularda enflamasyon oluşmasına yol açar ve diş etlerinde hassasiyete, kanamaya ve ağrıya neden olur. herhangi bir şekilde tedavi edilmezse bu sorun ciddi diş eti hastalıklarına, dişi destekleyen kemik dokusunun zarar görmesine ve tüm vücudu etkileyebilecek sistematik sağlık sorunlarına yol açabilir.

Dişlerde oluşan bu istenmeyen ceplerin tedavisinde ilk olarak diş taşı temizliği ve kök düzeltmesi yöntemleri kullanılır. Manuel ya da ultrasonik bir araç kullanılarak gerçekleşen bu tedavi, hastalığın kademesi nedeni ile her zaman işe yaramayabilir. Bu tip bir tedavinin etkili olmadığı noktada flap operasyonu devreye girer. Flap operasyonu, her ne kadar periodontal hastalıklara kalıcı bir çözüm teşkil etmese de, diş eti sağlığını korumayı çok daha etkili ve kolay hale getiren bir yöntemdir. Diş eti hastalıklarına karşı özellikle hassas ve meyilli bir diş yapınız olsa bile, uzman bir periodonti uzmanından alacağınız destek ile diş etlerinizi olabildiğince uzun süreler sağlıklı tutmanız mümkün olur.

Flap Operasyonu Ne İçin Yapılır?

Flap operasyonunun en temel amacı, diş etlerinde oluşan cepleri yok etmek ya da olabildiğince minimize etmektir. Ceplere ulaşmak için diş eti dokusuna kanatçık benzeri (İngilizce kanatçık anlamına gelen flap ifadesi buradan geliyor) bir kesi açılır. Bu kesi üzerinden hastalıklı dokular çıkartılır ve böylece diş kökleri, kapsamlı bir temizlik yapabilmek adına açığa çıkmış olur. Plak, tartar ve benzeri istenmeyen tabaka oluşumu temizlendikten sonra kanatçık kapanır ve bölge mühürlenir. Ardından da hızlıca gerçekleşecek olan iyileşme sürecine geçilmiş olur.

Flap operasyonunun bir diğer amacı ise, iltihap yüzünden kayba uğramış olan periodontal bağları ve kemik dokusunu restore etmektir. Bu amaca ulaşabilmek için, kemik graftı ya da büyümeye yol açan kimyasallar gibi, yüksek teknoloji yöntemler içeren farklı tekniklere başvurulabilmektedir. Elbette bu tip ileri seviye işlemler için hastanın uygun olup olmadığını belirlemek için alanında uzman bir periodontoloji uzmanı ile çalışmakta fayda vardır. Bu yaklaşımlar, diş etlerini normal formuna ve fonksiyonuna geri getirebildiği gibi daha sağlıklı ve güvenli bir diş koruması oluşturmaya yardımcı olur.

Flap Operasyonu Nasıl Yapılır?

Flap operasyonu genellikle lokal anestezi altında yapılır. Bazı özel durumlarda lokal anestezi ile birlikte hastaya oral yolla rahatlatıcı bir şurup ya da anti-aksiyete ilacı da verilebilmektedir. Bununla birlikte flap operasyonu için genel anestezi altına yatmak da bir alternatiftir. Anestezi etkisini gösterdikten sonra diş etini dişten ayırmak için ufak bir kesi açılır. Bu kesinin ufak bir kanat şeklinde olduğundan daha önce de bahsetmiştik. Dışta kalan diş eti dokusu, diş köküne, bağ dokularına ve kemik dokusuna erişim sağlanabilmesi açısından nazik bir şekilde geriye doğru yaslanır.

İlk aşama tamamlandıktan sonra sıra, iltihaplı diş eti dokusunun temizlenmesine gelir. Hastalıklı diş eti dokusu alındıktan ve diş kök temizlendikten sonra gerekli görüldüğü halde bölgeye antibiyotik tedavisi de uygulanabilir. Eğer kemiklerde hasar mevcutsa, graft materyali kullanarak hasarın giderilmesi yoluna gidilebilir.

Son olarak gerekli görülen tüm tedaviler yapıldıktan sonra açılan kesi kapanır ve flap operasyonu tamamlanmış olur. Alanında uzman bir doktor tarafından gerçekleştirildiği zaman flap operasyonunun başarı oranı oldukça yüksektir. Diş flap operasyonu, söz konusu periodontal hastalıklar ve iltihaplar olduğu zaman en sık başvurulan ve en etkili sonuçlara ön ayak olan yöntemler arasında sayılır.

Periodontal Flap Cerrahi Sonrası Bakım Nasıl Olmalı?

Flap operasyonu öncesi ve sonrası süreç, en az operasyonun kendisi kadar önem taşıyan bir dönemdir. Hastanın ameliyat öncesinde ve ameliyat sonrasında dikkat etmesi gereken belli başlı noktalar vardır. Bu noktalara dikkat edildiği ve diş hekiminin tavsiye etmiş olduğu kurallara uyulduğu sürece, flap operasyonu sonrası iyileşme sürecini minimum ağrı ve rahatsızlık ile atlatmak mümkün olmaktadır.

Flap operasyonunun çoğunluk üzerinde görülen herhangi bariz bir yan etkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte elbette bir tıbbi prosedür olduğu için, flap cerrahisi de beraberinde bazı dikkat edilmesi gereken hususları getirmektedir. Örneğin flap operasyonu sonrası sigara içmek kesinlikle yasaklanır, çünkü operasyonun tedavi ettiği hastalığın yeniden oluşmasını tetikleyen birincil etmen sigaradır.

Flap operasyonu öncesi, genel anestezi yapılma ihtimaline karşılık en az 12 saat öncesine kadar herhangi bir içecek ya da yiyecek tüketmemek gerekir. Bu, anestezi etkisi geçtikten sonra mide bulantısı ve baş dönmesinin oluşmasını önleyen bir ipucudur. Flap operasyonu sonrası ilk birkaç gün boyunca diş etlerinde hafif kızarıklık, şişkinlik ve hassasiyet hissedilebilir. Bu gayet doğal bir durumdur ve ağrı oluşması durumunda diş hekiminin yazmış olduğu ağrı kesici ilaçlara başvurulabilir. Üzerinde işlem yapılan dişlerin sıcağa ve soğuğa karşı hassasiyet göstermesi de oldukça normal karşılanan bir durumdur. Flap operasyonu sonrası oluşabilecek tüm yan etkiler, operasyondan sonra 1-2 hafta içerisinde kendi kendine ortadan kaybolacaktır. Beklenmedik bir kanama, kızarıklık, şiddetli ağrı ya da delici bir acı hissedildiği durumda ise doğrudan operasyonu uygulayan hekim ile iletişime geçmek gerekmektedir.

Flap operasyonu ile ilgili en çok merak edilen bir diğer soru da operasyon sonrası iyileşme sürecinin ne kadar sürdüğüdür. Kısa süreli ve basit bir işlem olmasına rağmen bir operasyon niteliği taşıdığı için flap operasyonu sonrası hastaların en az 1 gün istirahat etmesi tavsiye edilir. Bununla birlikte flap operasyonu sonrası hastanın tamamen iyileşmesi için 10-12 gün gibi bir süreye ihtiyacı olacaktır.

Flap Operasyonu Fiyatları Ne Civarda?

Flap operasyonu fiyatları, uygulamanın yapılacağı diş sayısına, iltihabın ilerleme seviyesine ve kişinin diş ve diş eti yapısına göre farklılık göstermektedir. Kliniğimizde en iyi periodontal cerrahi uzmanları ile görüşerek flap operasyonu için uygun bir aday olup olmadığınızı tespit etmeniz mümkündür. Eğer sizin de flap cerrahi prosedürlerinden geçmenizi gerektirecek düzeyde bir diş eti rahatsızlığınız varsa, hemen kliniğimiz ile iletişime geçebilir, flap operasyonu fiyatları hakkında detaylı bilgi alabilir ve hemen bir randevu oluşturabilirsiniz. Dent Dizayn ile iletişime geçmek için lütfen bu linke tıklayın.



Diğer Yazılarımıza Göz Atmak İçin Aşağıdaki Butonları Kullanabilirsiniz



Çocuklarda Sedasyon İle Diş Tedavisi

Çocuklarda Sedasyon İle Diş Tedavisi

Diş ağrısı çeken ya da diş problemleri ile karşı karşıya çocuklar, hangi yaşta olursa olursunlar tedaviyie ihtiyaç duyarlar. Bazen bu tedavi, sedasyon, yani genel anestezi yapılmasını gerektirebilir. Elbette bunun birden fazla sebebi olduğu gibi, sadece özel durumlarda başvurulan bir yöntem olduğunu bilmek gerekir. Çocuklarda sedasyon diş tedavilerinde zaman zaman kullanılan bir uyutma tekniğidir ve farklı koşullar altında başvurulabilir. Çocuğunuzun prosedür boyunca sabit kalmasını gerektiren durumlarda, ağız içinde birden fazla sorun olması durumunda ya da çocuğunuzun henüz “dişçi koltuğu” kavramı ile tam olarak barışamadığı ve dişçiden korktuğu vakalarda sedasyonla diş tedavisine başvurulabilmektedir.

Çocuklarda sedasyonla diş tedavileri nelerdir, uygulanan çocuk sedasyon çeşitleri hangileridir, sedasyon öncesinde ve sonrasında nelere dikkat etmeli gibi soruların cevaplarını arıyorsanız bu rehber tam size göre.

Çocuklarda Sedasyon ile Diş Tedavisi Yapmak Güvenli Midir?

Çocuklarda uygulanan diş tedavilerinde sedasyon yönteminin uygulanması üzerine zaman zaman çeşitli araştırmalar yapılmakta ve uzman görüşlerine başvurulmaktadır. Çocuklarda sedasyon ile diş tedavisi yaptırmak, çocuğunuzun güvenliği ve sağlığı açısından herhangi bir tehlike arz etmemektedir. Bununla birlikte ister çocuk ister yetişkin olsun; her hastada uygulanan sedasyon ve anestezinin belirli bir oranda riski bulunmaktadır; ancak en iyi diş hekimlerinin elinde, profesyonel ekipman ve malzemeler ile gerçekleştirildiği takdirde başarılı bir sedasyonlu diş tedavisi gerçekleştirmek mümkündür.

Çocuk Hastalarda Sedasyon Çeşitleri Nelerdir?

Çocuğunuz ile diş hekimine gittiğiniz zaman diş hekimi, önce çocuğunuzun dişlerini muayene edecek ve var olan sorunları tespit etmeye bakacaktır. Sorunlar tespit edildikten sonra, yukarıda saymış olduğumuz sebeplerden herhangi biri yüzünden çocuğunuza uyutarak diş tedavisi uygulaması gerekebilir. Bu gibi bir durum ile karşılaşmaya yönelik hazırlıklı olmak adına önceden çocuklarda sedasyon türleri hakkında bilgi edinmeniz önemlidir. Çocuklarda sedasyon ile diş tedavileri esnasında kullanılan başlıca sedasyon yöntemlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  1. Azot Protoksit (Kahkaha Gazı): Kahkaha gazı ya da diğer adı ile nitröz oksit olarak da bilinen bu yaz, çocuklara uygulanan sedasyon yöntemleri arasında en hafifi olarak bilinir. Çocuk, bu gazı bir miktar oksijen ile birlikte solur. Gaz etkisini göstermeye başladıktan sonra çocuk çoğunlukla uykuya dalmaz, ama gazın rahatlatıcı etkisi altına girer. Çoğu çocukta ufak bir baş dönmesi etkisi ve tabiri caizse “şapşallık” etkisi yaratabilir. Bu gazın etkisinden hoşlanmayan çocuk sayısı oldukça azdır.
  2. Hafif Sedasyon: Bir ya da birden fazla ilacın kombinasyondan oluşan bu sedasyon uygulaması, yetişkin çocuklarda ya da yetişkinlerde kullanılır. Çocuğunuz bir yandan uyanıkken diğer yandan fazlaca sakin bir fiziksel hale bürünecektir. Bu sedasyon yönteminde çocuk, diş hekiminin ondan yapmasını istediği şeyleri çoğunlukla yapabilecek konumdadır. Tedaviden sonra çocuğunuz diş hekiminde geçirdiği süre boyunca yaşadıklarını hatırlamayabilir bile. Bu, oldukça normal bir durumdur ve hafif sedasyonda uygulanan ilaçların en yaygın yan etkilerindendir. Hafif sedasyonun diş hekimleri tarafından uygulanmasında herhangi bir güvenlik sakıncası yoktur; zira çocuk bu sedasyon etkisi altındayken yüzde yüz uyanıktır.
  3. Orda Düzeyde Sedasyon: Orta düzeyde sedasyonun etkisi altındayken çocuğunuz daha uykulu bir hal alacaktır, ancak yine de diş hekiminin ondan yapmasını istediği şeyleri yapabilecek konumda olacaktır. Çocuk kendi başına nefes alıp verebilir ve kolaylıkla geri uyanır. Bu sedasyon çeşidinde de çoğu çocuk, prosedür sırasında yaşananları hatırlamayacaktır. Bazı durumlarda dişçi ofisine gelindiğini bile hatırlamakta güçlük çekebilir; bu da orta düzeyde sedasyonun oldukça olağan bir yan etkisidir.
  4. Derin Sedasyon: Derin sedasyon uygulanabilmesi için çocuğa bir damaryolu açılması ve damardan ilaç verilmesi gereklidir. Bu sedasyon işlemi tamamlandıktan sonra çocuk derin uykuya dalar. Genel anestezi kadar ağır olmadığı için derin sedasyon altında uykuya yatan çocuklar, prosedür esnasında hareket edebilir ya da çeşitli sesler çıkartabilirler. Çocuğunuz kendi başına nefes almakta güçlük çekebileceği için diş hekimi ile birlikte odada çocuğun kalp atışlarını, tansiyonunu, oksijen saturasyonunu ve kalp ritmini takip edecek bir profesyonel yetkili daha bulunmalıdır. Yetkili, prosedür tamamlanana ve çocuk tamamen sedasyonun etkisinden kurtulana kadar hasta ile birlikte kalmalıdır. Yine bu yetkili kişi, çocuğun tedavi sonrası eve gidip gidemeyeceği belirleyecek olan kişidir.
  5. Genel Anestezi: Çocuklarda sedasyon ile diş tedavisi türleri arasında en ağırı ve en etkilisi olan genel anestezi, kesinlikle anestezi verme konusunda uzman olan, profesyonel olarak bu iş ile uğraşan kişiler tarafından verilmelidir. Genel anestezi altındayken çocuğunuz tamamen uykuda olacak ve hiçbir acı ya da ağrı hissetmeyecektir. Diş tedavisi öncesi anestezi, dişçi muayenesinde verilebileceği gibi daha kapsamlı ekipmanlara erişim sağlamak açısından bir hastanede de verilebilir. Bu sedasyon türünde de muayenede daima çocuğun kalbini ve diğer vital bulgularını takip edecek bir yetkili olması zorunludur.

Sedasyondan Önce…

Sedasyonla diş tedavisi yapılmadan önce ebeveynlerin tam olarak hangi işlemlerin yapılacağını bilmeleri, dolayısıyla da çocuklarını doğru ve dengeli bir biçimde bilgilendirmeleri gerekmektedir. Örneğin çocuğa sedasyonla diş çekimi yapılacaksa, anne veya baba öncelikli olarak prosedürün nasıl gerçekleşeceğini diş hekiminden öğrenmeli, ardından da çocuğu korkutmayacak şekilde bilgilendirmelidir. Doğru bir şekilde, güvenilir ve işini profesyonel biçimde yapan doktorların elinde gerçekleştiği zaman sedasyonun zararları ortadan kalkmakta ve tedaviden başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Eğer diş tedavisi öncesinde sedasyon uygulanacaksa, ne tür bir sedasyon uygulanacağı tespit edilmeli ve buna göre önlem alınmalıdır. Örneğin tedavi öncesinde belirli bir süre herhangi bir şey yemek ya da içmek yasaksa, çocuğa da bu şekilde ön bilgi verilerek bu kurallara uyması sağlanmalıdır.

Sedasyon Sırasında…

Sedasyon ile diş tedavisi yaptıranlar, tedavi sırasında hem çocuk hasta hem ebeveyn için en önemli noktanın, hekim tarafından aşılanan güven olduğunu vurguluyor. Çocuk sedasyon altındayken tansiyonu, kandaki oksijen seviyesi, vücut ısısı ve kalp atışları daima kontrol edilmeli, tedavi için güvenli bir ortam oluşturulmalıdır. Anne ve babanın panik yapmaması ve durumu olağan karşılaması da diş hekiminin daha salim bir ortamda çalışabilmesine olanak sağlayacaktır.

Sedasyondan Sonra…

Çocuk sedasyondan uyanırken normal şartlar altında anne ve babanın muayene odasında bulunması tavsiye edilir. Çocuk, alışık olduğu ortamın dışında şartlarda uyanacağı için bazen kafası karışabilir, kızgınlaşabilir ya da morali bozulabilir. Bu gibi durumlarda tampon görevi görecek olan, çocuğun en güvenilir iki kaynağı olan anne ve baba, tercihen muayene odasında onunla birlikte olmalılar. Çocuğuna sedasyon yaptıranlar, tedavi bitiminde çocuk sedasyondan uyanırken en çok ihtiyaç duyduğu şeyin ebeveyn desteği olduğunu belirtmektedirler.

Sedasyonun en yaygın yan etkileri arasında mide bulantısı yer almaktadır. Baş dönmesi, uyku hali ve fiziksel koordinasyonda eksiklik, hangi düzeyde sedasyon yapılmış olursa olsun yine bu tip tedavilerde sıklıkla karşılaşılan yan etkilerdir. Sedasyon ile diş tedavisi sonrası ilk gün, çocuğun tercihen okula gitmemesi ve evinde dinlenmesi tavsiye edilir.

Sedasyonun etkisinin hemen akabindeki ilk 2-3 saat, çocuk çok sıkı bir şekilde takip altına alınmalıdır. Eğer aşırı düzeyde bir ağrı, kusma, ateş ya da şiddetli kanama gibi belirtiler oluşursa derhal diş hekimi ile iletişim kurulmalıdır.



Diğer Yazılarımıza Göz Atmak İçin Aşağıdaki Butonları Kullanabilirsiniz